Ofise Gelen Osmangazi Escort Hayat

Yorumlar · 7 Görüntüler

Tape No: 10945, 21.01.2009 tarihinde Sabih KANADOĞLU ile Coşkun M... arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Coşkun M.

Tape No: 10945, 21.01.2009 tarihinde Sabih KANADOĞLU ile Coşkun M... If you have any questions relating to in which and how to use escort diyarbakır, you can get in touch with us at our web-site. arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Coşkun M.nin "merhaba Sabih bey" "Ortadoğu Teknik Üniversitesinden arıyorum da" "Uluslararası ilişkiler bölümünden" "Yalçın KÜÇÜK ünğrencisiyim " "Kendisinin tutuklanmasına karşı bir imza kampanyası başlatacaktık ta " "Sizin de destek verip veremeyeceğinizi öğrenmek için aramıştım " dediği, Sabih KANADOĞLU'nun "Şimdi o şekilde bir hani dışarıya yayınlanmış bir bildiriye imzalamama gerek yok o benim sınıf arkadaşım zaten onu desteklemek" "o benim lise arkadaşım devamlı da konuştuğum bir kişi" "Yani onun için hani onu dışarıya vuracak bir protestoya katılmanın bir anlamı yok yani o kendim için söylüyorum sizin için değil" dediği, Coşkun M.nin "Tabi sizin için öyle ama bizim için çok büyük bir şey kazanım olacaktı sizin isminiz çünkü ..." dediği, Sabih KANADOĞLU'nun "Yani sizi de kutluyorum tabi tabi çok yerinde bir iş yapıyorsunuz" "özel bir durumum var yani o itibarla benim dahil olmamın bir anlamı yok yani" dediği,

Sonradan araştırdığında Adana havaalanında bir kişinin sahte pasaport veya sahte vizeyle ele geçirildiğini ve bu kişinin bunu Yaşar Öz’den temin ettiğini, onun marifetiyle aldığını söylediğini, Adana Emniyet Müdürlüğünün de İstanbul Emniyet müdürlüğüne "Yaşar Öz’ün bir olaya katıldığı, böyle bir şeyi tanzim ettiği iddia olunmaktadır, şahsın yakalanarak ifadesinin alınmasını ve nüfus cüzdan suretinin gönderilmesini, başka bir suç unsuru var ise adliyeye sevki" şeklinde yazı gönderdiğini, yapılan araştırmada Yaşar Öz’ün İnterpol ile Emniyet ve Adalet makamları tarafından aranmadığının anlaşılması üzerine silahların incelenmesi ve gerekli zabıtların düzenlenmesinden sonra Emniyet Genel Müdürüne hitaben "yapılacak soruşturmaya esas olmak üzere, değerlendirilmek maksadıyla evraklar ve silahlar ilişikte gönderilmiştir" şeklinde yazılıp gönderildiğini, sonradan yaptığı incelemede pasaportların devlet tarafından verildiği ve belgelerin de yetkililer tarafından düzenlendiğinin, Yaşar Öz’ün yapılacak olan bir istihbarat operasyonunda devlet tarafından kullanılacağının söylendiğini öğrendiğini, daha sonra zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ile karşılaştığında konuyu sorunca "büyük bir operasyon hazırlanıyor bu istihbarat ile ilgili, bunlardan da istifade edilmesi için biz bu hazırlığı yapmıştık, çalışma devam ediyor" şeklinde cevap aldığını,

"1996 yılı 24-25 Mayıs gecesi polis olduğunu söyleyen kişilerce evinin önünden bir araca bindirilerek kaçırıldığını, kendisinin "kaçakçılık yapmak, seks hapı satmak ve devlete vergi vermemekle suçlandığını, serbest bırakılması karşılığında 15 milyon mark fidye istenildiğini, kendisinin bu kadar parayı vermesinin mümkün olmadığını, ancak 3 milyon mark ödeyebileceğini, bunun da l milyon markını serbest bırakıldıktan itibaren 15 gün içerisinde, 2 milyon markın da 1 milyonunu 2 ay sonra 1 milyonunu da ondan sonraki ayda ödeyebileceğini, kaçırılma sırasında gözlerinin bağlı olduğunu, cebindeki paraların, kolundaki saatinin, cep telefonunun ve kredi kartları ile ehliyetinin de alındığını, diyarbakır oruspu kaçırıldığı sırada üzerinde 65-70 bin markı ve 20-30 milyon TL. civarında Türk Lirası olduğunu, kaçırıldıktan 6 gün sonra Hilvan girişinde serbest bırakıldığını, Gaziantep’te işadamlarından haraç toplayan bir çetenin bulunduğunu, bu çete içerisinde Yahya Efe, Turgay Maraşlı, Tuncay Maraşlı, Müfit Sament gibi kişiler bulunduğunu, Turgay Maraşlı’nın Abdullah Çatlı’nın ortağı olduğunu, kendisini kaçıranların 11 kişi olduğunu ve Yahya Efe, Turgay Maraşlı, Tuncay Maraşlı, Müfit Sament gibi şahısların da bu 11 kişinin içinde bulunduğunu, kendisini kaçıranlardan hiçbirisinin Gaziantep’ten olmadığını ve hepsinin İstanbul tarafından geldiğini, Gaziantep’te bu kişilere yardımcı olanların Abdullah Sabri Kocaman, Mehmet Öztürk ve Mehmet Öztekin olduğunu, Müfit Sament’in Devlete çalıştığını, konuşmaması için zaman zaman tehdit telefonları aldığını, kaçırılması olayı ile ilgili olarak ilgili Cumhuriyet Savcılığınca takipsizlik kararı verildiğini, Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın talimatı ile Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca tekrar ifadesinin alındığını ve yeniden dosya tanzim edildiğini,

İzmitte PKK’lıların büyük para götürdüklerini, İzmit’e heray 20 bin ton petrol getireceklerini, kendisinden bir depo ve bir liman istediklerini en önemlisininde dağıtıcılarını bulmak olduğunu hepsini kendisinin bulduğunu, amacının İzmit’in PKK’lılardan temizlenmesi olduğunu, Abdullah Çatlı’yı bu ismiyle bildiğini, her şeyin ayarlandığını, ayda 20 bin ton petrol satacaklarını hesapladığını, Çatlı’nın Filipinlerden 3 milyon 600 bin dolar gelmedi diye sızlanması üzerine, o zaman kendisinin bu petrolü satalım dediğini, birilerinin kendisine 40 milyar lira vereceklerini söylediğini, bu parayı hiç ihaleye girmeden ihaleye girmemek için avanta alanak verileceğini, o ana kadar 2-3 milyar lira masraf etmiş olduğunu, 20 milyar liranın kendisine gerekli olduğunu, Çatlı’nın bunu kabul ettiğini tamam deyip ihaleye girerek onu Ankara’dan aldıklarını, bunun dedikodusu olabilir dendiği için ihalenin yeniden yapıldığını ve yine Çatlı’ların kazandığını, iki ayrı şirketede 4’er milyar lira avanta vererek, ihaleden çekilmelerini sağladıklarını, ihalenin alınışıyla, birlikte Abdullah Çatlı’nın değişmeye başladığını, petrolu satmayıp, bir ay içinde 300-350 milyar lira yapacağını söylediklerini, kendisininde o arada para sıkıntısı çektiğini, kemerde bir otelde kalırken bir arkadaşının kendisine "Abdullah Çatlı şimdiye kadar kiminle ortaklık yaptı ise ya öldüğünü ya da yakalandığını" söyleyerek dikkatini çektiğini, bunun iyi olduğunu, çünkü Çatlı’ya o zaman yüzde yüz güvendiğini bu nedenle de kendisininde Çatlı tarafından öldürülebilecek olduğunu,
Yorumlar